Türkiye’nin antik kent ve kalıntıları ağırlıklı olarak ülkenin batı yakasına yayılmıştır. Bu tarihi zenginlikleri keşfetmek, kendi hızınızda ve esneklikle tadını çıkarmak isteyeceğiniz bir yolculuğa çıkmak, geçmişin büyüsünü hissetmek için harika bir fırsattır.
11 – SAGALASSOS
Türkiye’deki bu etkileyici antik kalıntılar için dağlara doğru bir yolculuğa çıkın
Antalya’dan Sagalassos’a ulaşmak için engebeli tepeler ve vahşi vadiler üzerinden iki saatlik bir yolculuk yapmanız gerekecek. Yolculuğun son yirmi dakikasında, rüzgarlı bir yol boyunca kıvrılarak Batı Toroslar’ın yükseklerine doğru çıkarken 1.500 metre yükseklikteki etkileyici antik kalıntılar sizi karşılar.
Sagalassos’un Tarihi ve Önemi
Sagalassos, Pisidya bölgesinin en önemli antik şehirlerinden biri olarak bilinir. İlk olarak MÖ 333’te Büyük İskender tarafından fethedilen şehir, Roma döneminde büyük bir gelişim göstermiştir. Bu dönemde, Sagalassos, zengin tarım alanları ve su kaynakları sayesinde önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehir, özellikle imparatorlar Hadrian ve Marcus Aurelius dönemlerinde büyük bir inşa faaliyeti görmüştür.
Sagalassos’ta Görülecek Yerler
Sagalassos, iyi korunmuş yapıları ve etkileyici manzaraları ile ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunar. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Antoninler Çeşmesi: Roma dönemine ait bu çeşme, şehrin su ihtiyacını karşılayan en önemli yapılardan biridir. Zengin süslemeleri ve heykelleri ile dikkat çeker.
- Agora: Şehrin ticaret ve sosyal hayatının merkezi olan agora, geniş bir alana yayılmıştır. Burada, antik dönemin günlük yaşamını ve ticaret faaliyetlerini gözlemleyebilirsiniz.
- Tiyatro: 9.000 kişi kapasiteli antik tiyatro, şehrin kültürel etkinliklerinin merkeziydi. İyi korunmuş durumda olan tiyatro, ziyaretçilere antik dönemin sanatsal ve sosyal yaşamını gözler önüne serer.
- Hamam: Roma dönemine ait büyük hamam kompleksi, şehrin sosyal ve kültürel yaşamının önemli bir parçasıdır. Hamamın kalıntıları, antik dönemin günlük yaşamına dair ipuçları sunar.
12- PERGAMON ANTİK KENTİ
Trajan Tapınağı’nın bulunduğu atmosferik bir tepe kasabasında dolaşın
Ege Denizi’ne erişim sağlayan Kaikos Nehri’ne bakan Pergamon (günümüzde Bergama), bir tepenin üzerinde yer alan önemli bir Yunan kültür merkeziydi. Stratejik ve kolayca savunulabilir konumunu değerlendiren Romalılar, burayı kısa bir süreliğine Küçük Asya’nın ilk başkenti yapmışlardır.
Pergamon’un Tarihi ve Önemi
Pergamon, Helenistik dönemden Roma İmparatorluğu’na kadar uzanan zengin bir tarihe sahiptir. Şehir, Attalos Hanedanı döneminde büyük bir kültür ve bilim merkezi haline gelmiştir. Özellikle Pergamon Kütüphanesi, İskenderiye Kütüphanesi’nden sonra antik dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri olarak bilinir. Romalılar, Pergamon’un stratejik konumunu ve zengin kültürel mirasını değerlendirerek burayı Asya eyaletinin başkenti yapmışlardır.
Pergamon’da Görülecek Yerler
Pergamon, tarihi yapıları ve etkileyici manzaraları ile ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunar. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Trajan Tapınağı: Roma İmparatoru Trajan ve Hadrian tarafından yaptırılan bu tapınak, Pergamon Akropolü’nün en yüksek noktasında yer alır. Tapınağın kalıntıları, Roma döneminin mimari ihtişamını gözler önüne serer.
- Pergamon Kütüphanesi: Antik dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri olan Pergamon Kütüphanesi, yaklaşık 200.000 parşömen rulosuna ev sahipliği yapmıştır. Bu kütüphane, Pergamon’un entelektüel ve kültürel önemini vurgular.
- Asklepion: Sağlık tanrısı Asklepios’a adanmış olan bu antik sağlık merkezi, Pergamon’un tıbbi ve şifa alanındaki katkılarını gösterir. Asklepion, tedavi yöntemleri ve mimari yapıları ile antik tıbbın önemli bir örneğidir.
- Tiyatro: Pergamon’un antik tiyatrosu, 10.000 kişi kapasiteli olup, dik yamaca inşa edilmiştir. Tiyatro, etkileyici akustiği ve muhteşem manzarası ile dikkat çeker.
- Zeus Sunağı: Bergama Zeus Sunağı, antik Yunan mimarisinin ve sanatının en önemli eserlerinden biridir. Berlin Pergamon Müzesi’nde sergilenen sunağın frizleri, Yunan tanrılarının ve devlerin savaşını tasvir eder.
13 – EFES
Türkiye’deki en iyi Roma antik kalıntısına hayretle bakın
Roma İmparatorluğu’nun zirvesine yakın dönemlerde, savunulabilir tepe kasabalarına artık ihtiyaç kalmamıştı. Bu stratejik değişimi fark eden Roma İmparatoru Augustus, Küçük Asya’nın başkentini Bergama’dan Efes’e taşıdı. Bu karar, Efes’in antik kalıntılar arasında bir mücevher haline gelmesini sağladı. Para ve güç, bu önemli liman kentine akmaya başladı ve Efes, Roma İmparatorluğu’nun en görkemli şehirlerinden biri haline geldi.
Efes’in Tarihi ve Önemi
Efes, MÖ 10. yüzyılda Ion kolonistleri tarafından kurulmuş ve zamanla büyük bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir. Roma döneminde ise, şehrin önemi daha da artmıştır. Augustus’un başkenti buraya taşımasıyla, Efes büyük bir dönüşüm geçirmiş ve antik dünyanın en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Şehir, Artemis Tapınağı, Celsus Kütüphanesi ve Büyük Tiyatro gibi görkemli yapılarıyla ünlüdür.
Efes’te Görülecek Yerler
Efes, Roma mimarisinin ve mühendislik dehasının en iyi örneklerini sunar. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Celsus Kütüphanesi: M.S. 117 yılında inşa edilen bu kütüphane, antik dünyanın en büyük üçüncü kütüphanesi olarak bilinir. Zarif sütunları ve süslü cephesiyle dikkat çeker.
- Büyük Tiyatro: 25.000 kişi kapasiteli olan bu tiyatro, Efes’in en büyük yapılarından biridir. Tiyatro, Roma döneminde gladyatör dövüşleri ve tiyatro oyunları için kullanılmıştır.
- Artemis Tapınağı: Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı, Efes’in en önemli dini yapılarından biridir. Günümüzde sadece temelleri ve birkaç sütunu kalmıştır, ancak bu kalıntılar bile tapınağın büyüklüğünü ve ihtişamını yansıtır.
- Hadrian Tapınağı: Roma İmparatoru Hadrian’a adanmış olan bu tapınak, zarif heykelleri ve kabartmaları ile ünlüdür.
- Mermer Cadde: Efes’in ana caddelerinden biri olan Mermer Cadde, şehrin ticaret ve sosyal yaşamının kalbidir. Cadde boyunca antik dükkanlar ve kamu binalarının kalıntıları yer alır.
- Efes Antik Tiyatrosu: Şehirdeki bir başka önemli tiyatro olan bu yapı, yaklaşık 10.000 kişilik kapasitesiyle dikkat çeker. Tiyatro, antik dönemde önemli etkinliklere ev sahipliği yapmıştır.
14- SİDE ANTİK KENT
Türkiye’nin Akdeniz kıyısında yer alan Side, tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleriyle ünlü bir antik kenttir. Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı olan bu büyüleyici yer, hem tarih meraklıları hem de tatilciler için mükemmel bir destinasyondur.
Side Antik Kenti’nin Tarihi ve Önemi
Side, MÖ 7. yüzyılda kurulan ve adını Anadolu’nun yerli halklarından biri olan Sidonialılardan alan bir antik kenttir. Zamanla önemli bir ticaret merkezi haline gelen Side, Helenistik ve Roma dönemlerinde büyük bir gelişim göstermiştir. Kent, limanı, ticaret yolları ve zengin kültürel mirası ile dönemin en önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur.
Side Antik Kenti’nde Görülecek Yerler
Side, etkileyici antik kalıntılarıyla ziyaretçilere büyüleyici bir tarihi yolculuk sunar. Kentte görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Side Tiyatrosu: Roma dönemine ait olan bu tiyatro, 15.000 kişi kapasiteli olup, Anadolu’nun en büyük antik tiyatrolarından biridir. Tiyatronun iyi korunmuş yapısı ve akustiği, ziyaretçilere antik dönemin tiyatro kültürünü yakından tanıma fırsatı verir.
- Apollon Tapınağı: Side’nin en ikonik yapılarından biri olan Apollon Tapınağı, liman kenarında yer alır. Tapınağın zarif sütunları ve muhteşem manzarası, ziyaretçileri büyüler.
- Side Müzesi: Antik kentin zengin tarihini ve arkeolojik buluntularını sergileyen Side Müzesi, Roma Hamamı olarak bilinen yapı içinde yer alır. Müze, heykeller, mozaikler ve diğer önemli eserlerle doludur.
- Agora: Side’nin merkezi pazar yeri olan Agora, ticaretin ve sosyal yaşamın kalbidir. Burada, antik dönemin ticaret faaliyetlerini ve günlük yaşamını gözlemleyebilirsiniz.
- Kent Surları ve Kapıları: Side’nin savunma yapısını gösteren kent surları ve kapıları, ziyaretçilere antik kentin stratejik önemini ve mimari özelliklerini tanıma fırsatı sunar.
15 – AFRODİSİAS
Roma İmparatorları Tapınağı’ndaki inanılmaz mermer kabartmalara hayran kalın
Afrodisias, Anadolu’nun hinterlandının derinliklerinde yer alan antik bir Yunan kentidir. Şehir, Roma İmparatorluğu’na dahil edilmiştir ve günümüze ulaşan kalıntılarının çoğu Roma dönemine aittir. Afrodisias, adıyla da uyumlu olarak aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e adanmış bir tapınak ve bu tapınağın etrafında gelişen zengin bir kültürel mirasa sahiptir.
Afrodisias’ın Tarihi ve Önemi
Afrodisias, MÖ 2. yüzyılda kurulmuş olup, Roma döneminde büyük bir gelişme göstermiştir. Şehir, özellikle mermer heykelcilik sanatıyla ünlüdür ve antik dünyanın en önemli heykel atölyelerinden birine ev sahipliği yapmıştır. Roma İmparatorları tarafından da desteklenen Afrodisias, önemli bir kültürel ve dini merkez haline gelmiştir.
Afrodisias’ta Görülecek Yerler
Afrodisias, iyi korunmuş yapıları ve etkileyici kalıntıları ile ziyaretçilere büyüleyici bir deneyim sunar. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Afrodit Tapınağı: Şehrin en önemli yapılarından biri olan Afrodit Tapınağı, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’e adanmıştır. Tapınağın kalıntıları, antik dönemin dini inançlarını ve mimari ustalığını yansıtır.
- Tetrapylon: Şehrin ana giriş kapısı olan Tetrapylon, dört sütunlu yapısıyla dikkat çeker. Bu yapı, Roma döneminin mimari zarafetini ve mühendislik becerisini sergiler.
- Odeon: Afrodisias’ın kültürel yaşamının merkezi olan Odeon, müzik ve tiyatro etkinlikleri için kullanılmıştır. Küçük ama iyi korunmuş olan bu yapı, antik dönemin sanat anlayışını gözler önüne serer.
- Stadyum: Afrodisias’ın devasa stadyumu, 30.000 kişi kapasiteli olup, antik dönemin spor ve eğlence faaliyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Stadyum, büyüklüğü ve mimari yapısıyla etkileyicidir.
- Sebasteion: Roma İmparatorları’na adanmış olan bu tapınak kompleksi, mermer kabartmaları ile ünlüdür. Kabartmalar, imparatorların ve tanrıların hikayelerini detaylı bir şekilde anlatır ve Roma sanatının zirvesini temsil eder.
- Heykel Atölyeleri: Afrodisias, mermer heykelciliği ile ünlüdür ve antik dönemde önemli bir heykel atölyesi merkezi olarak bilinir. Bu atölyelerde yapılan heykeller, şehrin sanat ve kültür hayatının önemli bir parçasıdır.
16- PAMUKKALE HİERAPOLİS ANTİK KENTİ
Pamukkale Hierapolis Antik Kenti, Türkiye’nin Denizli ilinde, eşsiz travertenleriyle ünlü Pamukkale’nin hemen yanında yer alan bir antik kenttir. Antik Roma döneminden kalma bu şehir, hem tarihî hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyüler.
Hierapolis’in Tarihi ve Önemi
Hierapolis, MÖ 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Eumenes tarafından kurulmuştur. Şehir, adını Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Hiera’dan almıştır. Hierapolis, Roma döneminde büyük bir gelişme göstermiş ve önemli bir dini ve kültürel merkez haline gelmiştir. Ayrıca, şifalı termal suları sayesinde antik çağlardan bu yana bir sağlık merkezi olarak da ün kazanmıştır.
Hierapolis’te Görülecek Yerler
Hierapolis, iyi korunmuş antik yapıları ve etkileyici kalıntılarıyla ziyaretçilere büyüleyici bir deneyim sunar. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Pamukkale Travertenleri: Hierapolis’in hemen yanında yer alan bu doğal güzellik, kalsiyum oksitli suyun oluşturduğu beyaz teraslardan oluşur. Bu teraslar, hem görsel olarak etkileyici hem de şifalı sularıyla ünlüdür.
- Antik Tiyatro: Roma dönemine ait olan bu tiyatro, 12.000 kişi kapasiteli olup, Hierapolis’in en büyük ve en iyi korunmuş yapılarından biridir. Tiyatronun süslü sahnesi ve geniş oturma alanları, antik dönemin tiyatro kültürünü gözler önüne serer.
- Apollon Tapınağı: Şehrin en önemli dini yapılarından biri olan Apollon Tapınağı, Hierapolis’in merkezinde yer alır. Tapınak, antik Yunan ve Roma dönemlerinin dini inançlarını yansıtır.
- Plutonium (Plütonyum): Apollon Tapınağı’nın yakınında yer alan bu kutsal alan, antik dönemde yeraltı tanrısı Pluton’a adanmıştır. Bu alan, yeraltından çıkan zehirli gazlarla ünlüdür.
- Nekropolis: Hierapolis, antik dönemde bir sağlık merkezi olduğundan, şehre gelen birçok hasta ve yaşlı insanın burada yaşamını yitirmesiyle büyük bir mezarlığa sahiptir. Nekropolis, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma birçok mezar ve lahit ile doludur.
- Cleopatra Havuzu: Hierapolis’teki termal suların biriktiği bu doğal havuz, antik dönemde şifa bulmak amacıyla kullanılmıştır. Günümüzde de ziyaretçiler bu sıcak suda yüzerek rahatlama imkanı bulurlar.
- Frontinus Caddesi: Hierapolis’in ana caddesi olan bu geniş yol, şehrin iki ana kapısını birbirine bağlar. Yol boyunca çeşitli dükkanlar, hamamlar ve kamu binalarının kalıntıları yer alır.
17 – ASPENDOS ANTİK KENTİ
Türkiye’deki en eksiksiz Roma tiyatrosu kalıntısına tanık olun
Aspendos, Türkiye’nin Antalya ilinde yer alan ve antik dünyanın en iyi korunmuş Roma tiyatrosuna ev sahipliği yapan büyüleyici bir antik kenttir. Hem tarih hem de mimari meraklıları için büyük bir cazibe merkezi olan Aspendos, antik Roma’nın mühendislik harikalarını yakından görmek isteyen ziyaretçiler için ideal bir destinasyondur.
Aspendos’un Tarihi ve Önemi
Aspendos, MÖ 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulan ve zamanla önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelen bir antik kenttir. Şehir, özellikle Roma döneminde büyük bir gelişim göstermiştir. Aspendos’un en önemli yapısı olan tiyatro, MS 2. yüzyılda İmparator Marcus Aurelius döneminde inşa edilmiştir. Bu tiyatro, antik Roma’nın mühendislik ve mimarlık alanındaki ustalığını sergileyen en iyi örneklerden biridir.
Aspendos’ta Görülecek Yerler
Aspendos, sadece tiyatrosu ile değil, aynı zamanda diğer antik yapılarıyla da ziyaretçilerini büyüler. Şehirde görülmesi gereken başlıca yapılar şunlardır:
- Aspendos Tiyatrosu: 15.000 kişilik kapasitesiyle dikkat çeken bu tiyatro, antik dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biridir. Tiyatronun akustiği mükemmeldir ve hala konserler ve etkinlikler için kullanılmaktadır. Tiyatronun yüksek duvarları, sahne binası ve oturma düzeni, antik Roma mühendisliğinin ve mimarisinin ne kadar ileri olduğunu gözler önüne serer.
- Aspendos Su Kemeri: Şehrin su ihtiyacını karşılamak için inşa edilen su kemeri, Roma dönemi mühendisliğinin bir başka harika örneğidir. Bu kemerler, suyu uzun mesafeler boyunca taşıyarak şehirdeki evlere ve hamamlara ulaştırmıştır.
- Agora: Aspendos’un merkezi pazar yeri olan agora, şehrin ticaret ve sosyal hayatının kalbidir. Burada, antik dönemin günlük yaşamını ve ticaret faaliyetlerini gözlemleyebilirsiniz.
- Bazilika: Roma döneminde kamu toplantıları ve yargılamalar için kullanılan bazilika, şehrin önemli yapılarından biridir. Bu yapı, antik Roma’nın hukuk ve yönetim sistemini yansıtır.
- Stadyum: Tiyatronun yanında yer alan antik stadyum, spor etkinliklerine ev sahipliği yapmıştır. Stadyumun kalıntıları, antik dönemin spor kültürünü ve sosyal yaşamını yansıtır.
18 – BUZDOĞAN KEMERİ (VALENS SU KEMERİ)
Valens Su Kemeri, İstanbul’un tarihi yarımadasında yer alan ve Roma döneminin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilen etkileyici bir yapıdır. Günümüzde de şehrin siluetinde önemli bir yer tutan bu kemer, İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilmiştir ve hala neredeyse tamamlanmış durumda olup, Roma mühendisliğinin gücünü ve estetiğini gözler önüne serer.
Valens Su Kemeri’nin Tarihi ve Önemi
Valens Su Kemeri, İmparator Valens tarafından 4. yüzyılda inşa edilmiştir. İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yapılan bu kemer, kentin en önemli su yollarından biri olarak kullanılmıştır. Kemer, Trakya’dan getirilen suyu şehre taşımak için tasarlanmış ve o dönemde İstanbul’un büyüyen nüfusuna hizmet etmiştir.
Valens Su Kemeri’nin Mimari Özellikleri
Valens Su Kemeri, Roma mühendisliğinin zarif ve işlevsel bir örneğidir. Yapının dikkat çeken özellikleri şunlardır:
- Uzunluk ve Yükseklik: Kemer, yaklaşık 920 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindedir. Bu boyutlar, kemerin şehrin üzerinde ne kadar etkileyici bir görünüm sunduğunu gösterir.
- Malzeme ve Yapı: Kemer, taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Roma mühendisliğinin sağlam ve dayanıklı yapısının bir örneği olarak dikkat çeker.
- Arkadlar: Kemerin alt ve üst kısmında yer alan arkadlar, yapının hem estetik hem de işlevsel bir özelliğidir. Bu arkadlar, suyun kesintisiz bir şekilde şehre ulaşmasını sağlar.
19- AZİZ YOHANNES BAZİLİKASI
Aziz Yohannes Bazilikası, Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, İzmir iline bağlı Selçuk ilçesinde yer alan önemli bir dini ve tarihi yapıdır. Bu bazilika, Hristiyanlık tarihinde büyük bir öneme sahiptir ve özellikle Aziz Yohannes (Yuhanna) ile ilişkilendirilir. Bazilika, hem dini hem de kültürel miras açısından büyük bir değer taşır.
Aziz Yohannes Bazilikası’nın Tarihi ve Önemi
Aziz Yohannes Bazilikası, 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından inşa edilmiştir. İsa’nın sevdiği havari olarak bilinen Aziz Yohannes’in mezarının üzerine inşa edilen bu bazilika, Hristiyanlık için kutsal bir mekan olarak kabul edilir. Rivayete göre, Aziz Yohannes burada yaşamış ve İncil’in Yuhanna bölümünü burada yazmıştır.
Aziz Yohannes Bazilikası Mimari Özellikleri
Bazilika, Bizans mimarisinin zarif ve etkileyici bir örneğidir. Yapının dikkat çeken özellikleri şunlardır:
- Yapı Planı: Bazilika, haç şeklinde bir plana sahiptir ve geniş bir avluya açılır. Merkezi kubbesi ve yan nefleri ile dikkat çeker.
- Mozaikler ve Süslemeler: İç mekanda yer alan mozaikler ve freskler, Bizans sanatının en güzel örneklerindendir. Bu süslemeler, dini sahneleri ve figürleri detaylı bir şekilde tasvir eder.
- Aziz Yohannes’in Mezarı: Bazilikanın en kutsal bölgesi, Aziz Yohannes’in mezarının bulunduğu yerdir. Bu alan, hacılar ve ziyaretçiler için önemli bir ibadet mekanıdır.
Ziyaret Edilecek Yerler
Aziz Yohannes Bazilikası, Selçuk’ta yer alan diğer önemli tarihi mekanlarla birlikte ziyaret edilebilir. Bu bölgedeki başlıca yerler şunlardır:
- Efes Antik Kenti: Dünya çapında ünlü olan Efes Antik Kenti, Aziz Yohannes Bazilikası’na oldukça yakındır. Efes’in büyüleyici kalıntıları arasında Celsus Kütüphanesi, Büyük Tiyatro ve Artemis Tapınağı yer alır.
- Meryem Ana Evi: Hristiyanlık için kutsal kabul edilen bir diğer mekan olan Meryem Ana Evi, Aziz Yohannes Bazilikası’na kısa bir mesafededir. Meryem Ana’nın burada yaşadığına inanılır.
- İsa Bey Camii: Selçuk’ta yer alan İsa Bey Camii, 14. yüzyılda inşa edilmiştir ve bölgedeki İslam mimarisinin önemli örneklerinden biridir.