Yüzyılın sonunda Amerika’nın Soğuk Savaş diye tabir ettiğimiz savaşta Sovyetlere karşı başarılı olmuştur. Amerika’nın karşısında Sovyetlerin gerek siyasi gerek ekonomik olarak mücadele edememesi sonucu Sovyetler Birliği diye tabir ettiğimiz, günümüzde 15 modern devlet bu birlikten bağımsızlıklarını kazanarak ortaya çıkmıştır. Bu devletler; Rusya, Ermenistan, Beyaz Rusya, Ukrayna, Özbekistan, Kırgızistan, Gürcistan, Litvanya, Moldova, Letonya, Tacikistan, Türkmenistan, Estonya.

Ermenistan ve Azerbaycan’ın bağımsızlığı kazanmasından sonra Ermenistan, Azerbaycan halkının nüfus olarak diğer milletlere göre fazla olduğu ama Ermenistan devletinin açgözlülüğü yüzünden Dağlık Karabağ’a hak iddia etti.

26 Şubat 1992 gecesi ansızın eski Sovyet askerlerinin yardımı ile ani bir askeri harekat başlatarak önce şehri top atışına tutmaya başladılar, sonra şehri abluka altına alarak soydaşlarımızı savaş ve insan haklarına uymayan zalimane bir harekata giriştiler.

Soydaşlarımızın şehirde abluka altına alınması yüzünden kaçamayan halk, mecburi olarak şehirde Ermeni askerlerinin top atışına maruz kalmıştır. Savaş tarihinde bu kadar acımasız bir askeri harekat olduğunu zannetmiyoruz.

Şehri işgal etmekle yetinmeyen Ermeniler, soydaşlarımızı bir canavarın bile yapamayacağı türlü işkencelere ve türlü tecavüzlere maruz bıraktı.

Bölgeye intikal eden medya mensuplarından bir Fransız gazeteci şu sözleri kaleme almıştır: “Bu gördüklerim gerçek olamaz. Bu gördüklerim ya beynimin oynadığı bir oyun ya da Azeriler çok iyi mizansen hazırlamışlar. Öyle ya, hangi insan bir insanın kafa derisini yüzebilir ya da nasıl bir insan önce hamile kadını öldürüp ondan sonra çocuğunu süngüleyebilirdi?”

Nazi Almanya’sının bile topladığı esirleri gaz odasında ve ağrısız bir yöntemle öldürdüğünü düşünürsek, yüzyıllardır bizimle beraber yaşamış Ermeni halkının nasıl olur da bizi arkamızdan vurarak insanlarımızı katletmesine göz yumabiliriz?

  1. yüzyılın sonlarında artık bütün dünyada demokrasi ve insan hakları davulları çalarken bir tarafta kapitalistlerin ve sömürgecilerin sessiz kaldığı kanlı bir olay. Bu katliamdan sonra Batı dünyası üç maymunu oynamıştır.

Daud Kheriyan, “For the Sake of Cross” (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında (sayfa: 62-63) şu satırları aktarmaktadır: “…Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1-kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar Haç’ın hatırı için savaşa devam ettiler.”

Resmi verilere göre 620’ye yakın sivilin hayatını hunharca kaybettiği Hocalı Katliamı‘nı bütün Türk dünyasının unutmaması gereklidir.

Shares:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir