Mona Roza, Sezai Karakoç’un gençlik yıllarında kaleme aldığı ve Türk edebiyatının en gizemli, en duygu yüklü aşk şiirlerinden biri olarak kabul edilen unutulmaz bir eserdir. Şiir, yalın dili ve yoğun romantizmiyle okurda derin izler bırakır. Aşağıda şiirin tam metnini bulabilir, ardından şiirle ilgili açıklamaları okuyarak bu eşsiz dizelerin anlam dünyasına adım atabilirsiniz.
Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmura çarpan bir dağ lalesi gibi
İçimde kımıldayan bir şey var
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ve ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ve kalbim, bir şaha kalkmış arslan gibi
Ve çığlık çığlık uçurumlarda
Ve kayalarda açan çiçekler gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Bir daha ele geçmez böyle bir fırsat
Ne yazık, ne yazık ki anlayamazsın
Bir aşkı, bir gece de mahveden kız
Bir daha ele geçmez böyle bir fırsat
Mona Roza siyah güller, ak güller
Bir hayâl âlemi içinde yaşarken
Sana, ah sana rastlamadan önce
Bir bahçede açan turuncu güller
Bir suda eriyen mor menekşeler
Bir yağmur sonrası açan güneşle
Başım dönmüştü aşkın sesinden
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Belki ben hiç sevmedim seni
Belki ben sadece bir şairim
Ve belki de sevdiğim, Mona Roza
Sen değildin, hayalimde büyüttüğüm bir özlemdi
Siyah güller, ak güller
Mona Roza, Sezai Karakoç’un ilk gençlik dönemlerinde kaleme aldığı, aşk, hayal kırıklığı ve içsel hesaplaşma temalarını içeren lirik bir şiirdir. Şiirde kullanılan “siyah güller, ak güller” motifi hem duygusal çelişkiyi hem de masumiyet ve yıkımı temsil eder. Şair, Mona Roza’ya olan karşılıksız aşkını derin bir melankoliyle dile getirir. Geyve’den, dağ lalesine, çakallardan çiçeklere kadar doğa imgeleriyle örülü bu şiir, hem pastoral hem dramatik bir atmosfer yaratır.
Şiirin dikkat çeken yönlerinden biri de anonim bir aşka hitap ediyor gibi görünmesi, ancak arka planında gerçek bir kişiye yazıldığına dair edebiyat dünyasında yıllardır süren tartışmalardır. Sezai Karakoç bu konuda hiçbir zaman net bir açıklama yapmamış, bu da şiiri daha gizemli ve efsanevi hale getirmiştir.
Edebi tür olarak serbest şiir geleneğine mensup olan Mona Roza, hem biçimsel açıdan özgürdür hem de yoğun imgelerle örülü bir iç dünya sunar. Dili sade olsa da duyguların derinliği, onu güçlü kılar. Şiir, modern Türk şiirinin simgelerinden biri hâline gelmiş ve özellikle genç kuşakların ilgisini hep diri tutmuştur.
Mona Roza sadece bir aşk şiiri değil; aynı zamanda bir kuşağın duygu dünyasını ve hayal kırıklıklarını yansıtan, edebi değeri yüksek bir eserdir. Sezai Karakoç’un hem sanatçılığı hem de şair duyarlılığı bu şiirde en yalın ve etkileyici haliyle kendini göstermektedir.